AHMET KAHRAMAN - YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Dincilerin adaleti
* * *

Müsibet Arapça bir deyimdir. Hastalıklar dahil, her türlü belayı ifade eder.
Bir nasihatin, Kürtçesiyle “şiret”in bin müsibeti önlediği, defettiği söylenir.
Fakat, dincilerin güç, iktidar olduğu bir yerde şiret, yani nasihatler çaresiz kalıyor, müsibet defedilemiyordu.
Çünkü dini eviriyor, rayından çıkarıyor, çıkarları, kazançlarına
uygun yeni bir din yaratıyorlardı. Bu yeni yola, yönteme dincilik deniyordu. Konuşmalarının içinde İslama dair kavramlar, İslam ulularının adı da geçse (ki yerli ve yersiz çok kullanıyorlardı) onlar Müslüman, yani dindar değil, dinin ticaretini yapan tacirlerdi.
Çağımızda, herkes para eden bir şeyler satıyordu. Onlar da alıcısına din satıp paralarını alıyor ya da destekleriyle (oy) makam, güç kapıyorlardı.
Bir misal, dinciler Libya, Tunus ve Mısır’dan sonra Suriye’de de yönetimi ele geçirmeyi hedeflediler. Türki dinci rejim, bu konuda öncülüğü üstlendi. Türk televizyon kanallarınında seyretmişsiniz, dinciler “Allahu ekber” naralarıyla binaları roketliyor, ele geçirdikleri postanenin çalışanlarını dördüncü kattan aşağıya atıyorlardı. Dindar insan, vicdanlıydı. Bırakın sivili, savaşan askere de bunu reva görmüyordu, yasaklıyordu insanlık vicdanı. Mevcut “hak dinleri”nin dördü de, masuma zulüm ve eziyetin cehennemlik günah olduğunu ilan ediyordu. Ama dinci vahşice cinayet işlerken, “Allahu ekber” diyerek Allah’ın adını ağzına alabiliyordu. Üstelik “Allahu ekber” naralarıyla rokete katlettikleri müslümandı.
Taraf gazetesinden Neşe Düzel’in sorularını yanıtlayan Ortadoğu uzmanı Kaan Dilek, Türk devletinin kullandığı dincilerin Suriye’de yaptıklarını anlatıyordu:
“Mesela Şam’da Seid Zeynep Mahallesi, ki orada Peygamber’in torunu Hz. Zehra’nın türbesi var, Şiiler için kutsal bir yer. Irak’tan, Lübnan’dan pek çok yerden Şiiler yaşıyor orada. Cihadcı gruplar o bölgeye girdiler, çocuk kadın Şiilerin hepsini astılar.” Bir başka dehşete bakın ki, dünya basını Türk dincilerinin “Mafya çeteciliğine” dönüştüğünü işliyordu. Dinci iktidarda, dinci mafya...
Dinci mafyanın gazetesi, yalan makinası gibi işliyor, “jetlerimiz Kandil dağına ölüm yağdırdı” manşetiyle Türk halkın sevindiriyordu. Dincilerin medyası böyle de, adaleti ne haldeydi? Bir kaç misal de o cepheden...
Yaratandan dolayı, yaratılanı sevdiklerini, dolayısıyla yaratana (Tanrıya) olan aşkları sebebiyle adil davranıp, herkese adalet dağıtacaklarını, söz gelişi koyun olarak doğmuşa, sen aslında bir sığırsın demeyeceklerini vaaddetmişlerdi. Fakat iktidarı ele geçirince, aniden sözünden dönmüş, Tanrı kelamını yadsımış, dönmüş, dönek, kendini inkar etmeyen Kürtlerin kapısında cehennem zebanisi kesildi adeta... Bu yüzden Kürtlerin başına gelmeyen kalmadı. Silivri’de topluca yargılanan Kürtlerin duruşmasında bulunmaya giden yakınları, dincilerin eline kalas verdikleri asklerlerin saldırısına uğradılar. Askeri darbeler döneminde benzeri olmamıştı, ama dinciler, buna alışıktı. Askeri kışlaları ele geçirmeden önce, bu işi sivil giyinmişlere yaptırıyorlardı.
Dinciler, kendisi olan her şeye ve kendini inkar etmeyen bütün insanlara düşmandı. Ben benim diyen Kürtlere, Ermeni, Süryanilere saldırmaları bundandır.
“Ben Kürdüm, yurdumun adı da Kürdistan’dır” diye direnen Kürtlerden 8 bin tanesi, şu anda dinci rejimin elinde rehine olarak tutukludur. İçlerinde Türk parlamentosuna seçilmiş temsilciler, Belediye Başkanları, yerel meclis üyeleri...
Suçları ne ve nasıl yaratılmışsa o olduklarını söylemeleri.
Yani Türk olmadıkları halde, Türk olduklarını bağırmamak, Hatip Dicle ve Mehmet Eminoğlu dincilerin esirlerinden iki tanesidir. Hatip Dicle parlamentodan hapishaneye çekilmiş ve 10 yıl içerde tutulmuş, Kürt halkı tarafından yeniden seçilirken, hakkı elinden alınmış, yerine AKP’li bir kadın tayin edilmişti.
Dicle hakkında ömür boyu hapis cezası isteniyor. Yüzüne karşı bağrılan suçlardan biri, yazar Mehmed Uzun’un cenaze törenine, bir başka suçu demokratik çözüm yürüyüşüne katılmak...
Askeri rejimler bile düşmanlarının cenazesine katılımı ve demokrasi istemeyi suç saymamıştı, ama dinci zeka geriliğine uygun, suçlamalar bunlar...
Kültür ve sanat festivali ile Newroz şenliğine katılması da suç...
Dincileri Mafya, Mafası dinci olan bir yerde, Kürtler rejim memuru imamların ardında namaz kılmayı günah sayıp, yönlerini çevirmeleri de suç.
Diyarbakır’da, para karşılığında değil, İslami inancı gereği hizmet olarak Kürt cemaate namaz kıldıran Melle Mehmet Eminoğlu, bu arada insanların kırımı için emir vermenin dinden çıkmak, yani zalimleşimek olduğunu söylüyor.
Fakat dinci Başbakan Erdoğan, Kürtleri “kadın da olsa, çocuk da olsa gözünün yaşına bakmayacağız” diye tehdit ettiği için, “sen bizim Başbakanımıza münafık, zalim dedin” diyerek hakkında dava açıyorlar.
Oysa Melle, Recep Erdoğan dedemişti. Dinci mafya liderinin adını da açıklamamıştı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kamil Tekin Sürek - Evrensel

AHMET ALTAN - Taraf