Hüsnü Mahalli - Akşam

MR

* * *

Bugün politik olmayan bir yazı yazayım dedim. Hatta bir ara magazin ya da spor konusu olsun diye düşündüm. Örneğin Alex, Fenerbahçe ve vefa üzerine. Siz değerli okuyucuların buna nasıl bir anlam vereceğinizi kestiremediğim için vazgeçtim. Bir ara Türkiye'nin turizm potansiyelini ve özellikle İstanbul'a gelen Arap turistler ve bu turistlerin Türkiye'ye ve Türk topl
umuna olan ekonomik, sosyal ve kültürel katkılarını yazayım dedim. Yol boyunca hep bunları düşünüp durdum. Ta ki MR cihazının içine girinceye kadar. O cihazın içine girenler bilir. Garip garip sesler gelir ve siz orada hayal alemine hatta uykuya dalabilirsiz. Yaklaşık bir saat süren çekimden sonra çok değerli doktorum Bedri Çarsancaklı ile sohbet ederken kendime yazacak bir konu buldum. Şöyle ki; bu MR görüntüleme cihazlarını genellikle Amerikan şirketleri üretiyormuş. Bu cihazları Türkiye ya da dünyanın neresinde olursa olsun kullanan tıp merkezleri internet üzerinden direkt olarak ana şirketin ABD'deki bilgisayar sistemine bağlı olarak çalışmaktadır. Örneğin dün İstanbul'daki cihaz, benim MR'ımı çekerken ABD'deki ana merkez isterse o anda İstanbul ile birlikte görüntüleyebilir ve arşivleyebilir çekilen her tarafımı. Anlayacağınız namus elden gitti!!! Yani Amerikalılar isteseydi dün benim bel ya da boyun fıtığı olup olmadığımı net ve en ince detaylarıyla görebilir ve bunu bir kenara not edebilirlerdi. Bir düşünün siz orada beyin MR'ı çektiriyorsunuz ve Amerikalılar sizin beyninizin tüm kıvrımlarını o anda görüp inceliyorlar. Tabii beyin içi düşünceleri okuyabilen bir sistemin geliştirilip geliştirilmediği bilmiyorum ama öyle bir cihaz varsa ben artık beyin MR'ı çektirmem :)) Çünkü Amerikalılar benden, ben de onlardan hoşlanmayız...
Ne yapayım yine politik bir yazı oldu... Şimdi gelin bu yazının içine birazcık insani boyut katalım. Hemen söyleyeyim: Yaşanan bunca stres sonucu deyim yerindeyse her tarafım fıtık olmuş :)) Tabii bana vız gelir. Çünkü ben hep fıtıklarla uğraştım, uğraşıyorum. Örneğin son gelişmelerle ilgili bir kitap ve yüzlerce makale yazdım, konferanslar verdim, yüzlerce kez televizyonlarda konuştum ve çok önemli şeyler söyledim. Ama bana kızanlar: O Baasçı, Esad'çı ya da ajan demekten başka hiçbir şey söylemediler. Söyleyebilecek bir şeyleri olmayanların inandırcı hiçbir tezi de yok ve olamaz. Olmadığı için de benim söylediğim her şeye kızıyorlar. Sonuçta biz de insanız. Hem de gazeteciyiz. Bedenin fiziksel, kimyasal ve duygusal direnme ve tahammül gücü var. Kendi özel doktorum ve diğer doktor arkadaşlar ise 'Hiçbir şeyi ciddiye alma ve asla stres yapma' derler. Demesi kolay. Hani meşhur laf var ya: 'Dermanı olan kendi keline sürer'... Ya da 'bekara karı boşattırmak kolay'. Ya da fosur fosur sigara içen ve hastasına 'Sigara içersen 5 yıl yaşarsın' diyen dişleri sararmış uzman doktorlar misali.
Yapılacak şey hem yok hem de var. Çünkü yaşam anlamlandırılarak yaşandığı sürece bir hazdır. Hani derler ya 'Bazen küçük bir an için bir ömür bile verilir'. Mücadele eden ise kaybedip üzülse ya da kazanıp mutluluktan uçsa da hayat bir tek onlar için anlamlıdır. Geri kalanlar ise farklı tanımlarn içine girer ve yaşadıklarını sanırlar.
Dönelim MR'a...
İstenildiğinde tüm konuşmalarınız kapalı ya da açık cep ve ev telefonlarıyla dinlenir. Elektronik posta şifreleriniz kırılır ve sizin adresinizden başkalarına mail'ller atılır, alınır. Tıpkı cep telefonu ve twitter hesaplarınızdan olduğu gibi. Bu arada tepenizdeki uydular ve yürüdüğünüz ya da girdiğiniz tüm sokak, cadde ve binaların önünde ya da içinde konumlandırılan gizli ve görünen kameraları unutmamak gerek. Sonra da birileri bize alın size 'demokrasi, özgürlük ve insan hakları' diyor. 'Kalsın almayayım' derseniz sizi MR cihazının içine sokar ya da o hale getirirler. Neyse ki; o cihazlar henüz beyninizin içini okuyamıyor ve ruhunuzu teslim alamıyor. Tabii 'Benim ruhum satılık değil' deyip direnme iradesine sahip iseniz. Örneğin Sevgili Hocam Prof. Dr. Osman Tanık hep şöyle der: 'İnsan beyni her hastalığı yener. Yeter ki ona bu telkinde bulunun'.
Beynin enerjisi yetmeyince ruhunuzun sessizliğini kullanın ve hep 'Ben hasta değilim' deyin ve yılmadan direnin. Tıpkı benim yaptığım ve bundan sonra da yapacağım gibi. Amerikancı MR ve sonuçları bana vız gelir.

09 Ekim 2012

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kamil Tekin Sürek - Evrensel

AHMET KAHRAMAN - YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

AHMET ALTAN - Taraf