UMUR TALU - HT

Pozisyonun ne?•••••••

ABD ve NATO güçleri Afganistan’da binlerce sivili de öldürdü.

Soru: Senin pozisyonun ne?

Cevap: Afganistan’daki silahlı kuvvetlerin parçası!



***



1991 sonrası Irak kuşatma ve ambargonun yol açtığı açlık, ilaçsızlık, pis su sorunları yüzünden, 500 bin çocuğunu kaybetti. Bombardımanlarda on binlerce sivil de öldürüldü. İstila ve işgalden bu yana Iraklılar birbirlerini katlediyor.

Soru: Senin pozisyonun ne?

Cevap: Irak’ta uluslararası koalisyonun ortağı!



***



S.Arabistan ve Körfez devletlerinin petrol kirine bulaşmış Amerikan silahları, Bahreyn’de “Bahar” arayanları katletti.

Soru: Senin pozisyonun ne?

Cevap: Suudilerle ortak tatbikat!



***



Filistin’de, Gazze’de kuşatma, abluka, açlık, esaret, bir halkın fiziken ve manen katledilmesinin tüm şartları, hayat, gelecek ve toprak gaspı aynen devam. Türkiye’nin Suriye’ye misillemesini haklı bulan, zaten Mavi Marmara baskınını da haklı ve meşru sayan İsrail de her gün “haklı” olarak Filistin ve Lübnan topraklarına misillemede bulunuyor?

Soru: Senin pozisyonun ne?

Cevap: One minute!



***



50 bin “şehit” ve “etkisiz hale getirilen” yetmedi. Uludere’de 34 vatandaşı kendi uçaklarımızla (yanlışlıkla) yere serdik. Afyon’da kendi acemi askerlerimizi cephaneliğe kıstırıp paramparça yaptık; acılı aileleri evlatlarının DNA’larına sarılır hale getirdik. Çakma otobüslerle acemi silahsız askerleri pusuya, korucunun derme çatma minibüsüyle onca uzmanı Uludere’de uçuruma yolladık?

Soru: Senin pozisyonun ne?

Cevap: Birkaç Mehmet öldü diye!.. Genç yaşta şehitlik nasip işidir!



***



Neyse ki, 50 binden 60 bine dağdan çığ gibi yuvarlanan kayıplarımızla içimize kapanmadık; dünyaya açıldık; başkalarının dünyalar kadar ölülerinin içine de daldık.

Yedi düvele karşı!



Not: Zulümden kaçan göçmenlere, kim olursa olsun, kucak açmak insanlık görevidir; bu tartışılmaz bile. Bunu eleştirenlerin vicdan körlüğü olmalı.

Ama S. Arabistan, Katar ve benzerlerinin de itelemesiyle, komşundaki cehenneme benzin dökmek de insanlık göreviyle açıklanamaz. Bunu eleştirmemek için de kiminin cüzdan körlüğü olmalı!







İktidar-muhalefet el ele!



Diyarbakır’da yeni Emniyet Müdürü çıktı; cesaretle, belki tabulara meydan okuyarak, onca yılın duyguları, yaraları, özeleştirileriyle “Ölen teröriste de ağlamak”tan bahsetti.

Önce “Anamuhalefet” lideri Kılıçdaroğlu çıktı; bindirdi bu “sıra dışı” sözlere: “Senin işin ağlamak değil… Bu toplumu böler… Genelkurmay Başkanı ağlayacak, öbürü ağlayacak,”

Sonra da (Arınç bir yana) Başbakan ezip geçti o Emniyet Müdürü’nü: “Yerimizi iyi bileceğiz, bırakın siyaseti siyasetçi yapsın. Analarımızın gözyaşlarına kimsenin ilave etme hakkı yok”.

(Bahçeli zaten sürpriz yapmadı!)

8 komiser birlikte bir polis memurunu dövenlere, orduda ya da poliste dayakla insan yahut kişilik öldürenlere; astlarına “Siz …tsünüz, biz baş. Siz kölesiniz” diyenlere ise hiçbirinden tek kelime çıkmadı.

(İşkence-tecavüz sicilli amirlere gösterilen hoşgörüyü de hatırlayın!.. Ama köleleştirilip cinnete sürüklenen polisler için sessizliklerini de!)

Diyarbakır’da biraz farklı davranan, Adapazarı-Diyarbakır hattında bir kardeşlik yaratan, devlet görevi kadar biraz insanlık görevi de yapan Gaffar Okkan, karanlık bir yaylım ateşle, onca polisle birlikte ortadan kaldırılmıştı.

Bu devlette görev yapıp biraz farklı düşünen, Orgeneral Eşref Bitlis ve ekibindeki subaylar (“kazayla, intiharla, mermiyle”); bir zamanlar Savcı Doğan Öz, Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul (Kontrgerilla tetikçileriyle) hep susturulmuşlardı.

Devlet ve devletleşmişler, kendi içinden farklı ses duymak istemiyor…

Ya kimi birim o sesleri hepten susturmuş tarihte…

Ya iktidar ve muhalefet, hemen sesini kesmesini istiyor!

Sonra da biri demokrat oluyor, diğeri sosyal demokrat.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kamil Tekin Sürek - Evrensel

AHMET KAHRAMAN - YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

AHMET ALTAN - Taraf