CAN DÜNDAR - Milliyet

“İNSAN”LAR KOALİSYONU* * *
Seçim ufukta göründü ya, siyasette “milliyetçi görünme yarışı” başladı. Ve ne yazık ki başı, CHP lideri çekti.
“Dağda ölene de ağlamıyorsanız insan değilsiniz” diyen Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven’e, Kılıçdaroğlu’nun “Ağlamasın, işine baksın” tepkisi vermesi, sanıyorum Başbakan’ı da “Yarışta geri kalıyorum” kaygısına düşürdü.
Ve o da “Teröriste ağlamayız. Herkes görevini yapsın” diyerek harcadı bürokratını...

* * *

Konu şiddetin dili olunca Ankara nasıl da hızla en geniş koalisyonu kurabiliyor?
Bir kucaklayış, bir gözyaşı damlası, koca koca liderleri nasıl da korkutabiliyor?
İtiraz, ilkesel düzeyde, atanmışların konuşmasına, seçilmişlerin işine karışmasına olsa anlayacağım.
Ama ertesi gün Genelkurmay Başkanı Suriye sınırında, “Suriye devam ederse daha şiddetlisini yaparız” deyince hiçbiri “Konuşma, işini yap” demiyor.
“Şiddet”, sandıkta prim yapan söylem çünkü...
“Gözyaşı” kaç oy getirir ki?

* * *

Ailesi Üsküp’ten göçmüş Recep Güven’in...
Yarım asır sonra yeniden Üsküp’e gittiklerinde atalarının mezarlığını bulamayınca ağlamış annesi...
Maziyi yitirmenin acısını biliyor.
“Güneydoğu’da 90’lı yıllarda boşaltılan her köyün aslında geleceğimize tehdit olduğunu, meçhule giden insanların herhangi bir sisteme tabi olmayacağını biliyorduk. Bugün yaşadığımız sorunun temelinde bu var” diyebiliyor.
Bu insancıl ses, son yıllarda bir asayişçinin ağzından işittiğimiz en sağlam özeleştiridir.
Bölücü değil, öğreticidir.
Susturmak değil, ders almak gerekir.
“Diline hakim olsun” diyerek değnek yarıştıranlara Hadis-i Şerif’in devamını hatırlatmak gerekir:
“Ne mutlu diline hakim olana, evi kendisine geniş gelene, işlediği suçtan pişman olup ağlayana...”

* * *

Yeri gelmişken Başbakan’ın sık sık medyaya, geçenlerde TÜSİAD’a, önceki gün de Emniyet Müdürü’ne tembihlediği şu “İşinize bakın, siyaseti siyasetçiye bırakın” lafına değineyim.
Siyaset bilimi dalında master ve doktora yaptım.
Öğrendiğim ilk şey, siyasetin ekmek kadar herkesin “işi”, hakkı ve ihtiyacı olduğudur.
İkincisi ise, despotik yönetimlerin siyaseti, sadece kendisine ait bir hak olarak göstererek hükmettiği...
Siyaset, siyasetçiye bırakılmayacak kadar mühimdir.
Yayıldıkça demokratikleşir.
Tembihe inat, işimize bakacağız; siyaset yapacağız.

***

Tecavüzcüsünü öldürene beraat

İtiraf ediyorum; zaman zaman aklımdan geçer:
“Kaldırımda yürürken, yaya yoluna park eden ve şikayete rağmen çekilmeyen araçların kaportasını çizmek serbest olsa, sorun ne kadar çabuk çözülür” diye...
Tecavüzcüsünü öldüren kadına beraat kararı, bu hissin uç örneği...
Özü şu:
Devletin insanı koruyacağına, adaletin yerini bulacağına inanç kaybolursa, herkes kendi adaletini uygulamaya başlar.
Bu, vicdani bir yargıydı.
Şimdi hukuken de haklı bulunuyor.
Sorgulanması gereken, mahkemenin kararı değil, devletin ataleti ve güçlünün adaletidir.

11.10.2012

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kamil Tekin Sürek - Evrensel

AHMET KAHRAMAN - YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

AHMET ALTAN - Taraf