Muhtaç ve açtık hayata!•••••••••
Uzun süredir Suriye’de “rehin” bir gazetecinin alınıp ülkeye getirilmesi iyi şeydir…

Bunun hemen arkasından dudak büküp mezhep ima eden iktidar efendisinin yaptığı ise ayıp.

Açlık grevlerinin bitmesi, ölümlerin engellenmesi iyi şeydir.

Nasıl olduğuna dair laflarını aceleyle hayatların üstüne fırlatıp oradan hemen iktidar eleştirisi yapmak da ayıptır.

Çünkü biz iyi şeylere muhtaç kaldık.

Birilerinin, ölüm tedirginliklerimizin içinden sağ dönmesine aç kaldık.

İşte beş asker daha. Beş “şehit” daha. Çoktan 50 bini aşmış o dağdan, o çığdan.

Belki bilirsiniz…

Siz ne derseniz deyin…

Ne gevelerseniz geveleyin…

Eve dönemeyen her evladın acısını ebediyen taşıyacak bir ana vardır.

Eve ya da hayata dönen her evlada yahut resmine sarılmış bir ana vardır.

Artık kim ne diyecek…

Nasıl araya girecek ya da oraya gidecek ise…

Bu açlığın, bu muhtaçlığın bir köşesinde de; “kaçırılmış” insanlar var.

İster üniformalı, ister sivil.

Astsubay, uzman çavuş, polis, kaymakam adayı, köylü, öğretmen.

Yıllardır sabırla kayıplarını bekleyen, akıbetlerini bekleyen, kemiklerini bekleyen, adaletlerini bekleyen Cumartesi Anneleri daha iyi anlar mutlaka…

Bu kayıpların da bir bekleyeni, onun hayatta olabilmesi için hayatından vazgeçmeye hazır olanı, akıbetini merak edenleri, artık dönebilmesi için nefes almadan dua edenleri var.







Azınlık ile nükleer başlıklı kız!



İsrail “savaş” adı altında, abluka altındaki bir devlet ihtimalinin altyapısını da yıkıp duruyor.

“Ateşkes”ten söz ederken, bazen iki eşit devletmiş gibi konuşuyor büyükler!

Sanki iki ordu savaşıyor.

Hamas’ın can almayan ama elbet tedirgin eden füzelerine karşı…

Çoğu sivil, aralarında minicik çocuklar, onlarca insanı (yine) öldüren; tanklı, toplu, uçaklı, fosforlu, bombardımanlı, nükleer başlıklı medeni, kibar beyefendi, hanımefendi!

Lakin…

Ah bazı insanlar vardır ki… Her yerde…

Aha İsrail’de de.

Yeni bir kamuoyu araştırmasına göre halkın yüzde 91’i Gazze’nin vurulmasını, yüzde 75 kadarı bu saldırının devam etmesini istiyormuş İsrail’de.

Zaten öldürülen, tabuta giren her Filistinli çocuğun Netanyahu-Lieberman demokrasisinde on binlerce oy olarak sandığa girmesi bu yüzden.

Fakat…

Azınlık, çok azınlık ama yiğit birkaç yüz İsrailli de, işte bu ahval ve şerait dahilinde bile, tabulara, devlete, histeriye karşı; vatan haini denmesini bile göze alarak, meydanlarda, “Sderot’ta ve Gazze’deki çocukların kardeşliğini ve yaşama hakkı”nı seslendirerek meydanlara çıkabiliyor. O meydanda, birkaç yüz Yahudi ile Arap, birlikte İsrail’in işgal ve ablukalarına karşı şarkılar söylüyor.

Nükleer başlıklı kızın umurunda olmasa bile!

Tarihteki canavarına dönüşmüş bir millet ile devlet ise, toprağından sürülmüş, bir toprak parçasında rehin alınmış, binlerce evladını yitirmiş bir halkın sadece canını değil; okulunu, suyunu, ağacını, damını, hastanesini, kurumuş damarlarındaki son kandamlasını dahi silmek istiyor.

Ablukada aç bırakılmış bir halkı kendi açgözlülüğüyle sürmesi yetmiyor…

Uçaksız bir halkı uçaklarıyla, insansız katil uçaklarıyla kırması yetmiyor; gemisiz bir halkı şimdi de denizden donanmasıyla vurmaya başlıyor.

Savaş denen bu! Ateşkes denen bile bu!

Bir tarafta güçsüz azınlık…

Bir tarafta nükleer başlıklı, eli kanlı bir şımarık!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kamil Tekin Sürek - Evrensel

AHMET KAHRAMAN - YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

AHMET ALTAN - Taraf